Ayla GÜNERHAN/ Fotoğraflar: Uğur YURDAKUL
Oluşturulma Tarihi: Eylül 29, 2014 01:10
Çizebilir... Hem de tek bir defa baktıktan sonra sadece hafızasına başvurarak... Çünkü Stephen Wiltshire bir dâhi. Ama üç yaşında otizm tanısı konulan Wiltshire bunun farkında değil. İstanbul’u panoramik resmetmek için çıktığı helikopter yolculuğuna konuk olduk. Şehri onunla birlikte hafızamıza aldık.
Beşiktaş’taki Point Hotel’den havalanıp, Anadolu tarafında Nakkaştepe’ye doğru süzülen bir helikopterdeyiz. Stephen Wiltshire’ın yüzünde yolculuğumuz boyunca hiç eksilmeyen bir gülümseme. Heybetiyle insanı içine çeken tarihi abideler, buradan bakınca hiç de koskocaman görünmüyor. Boğaz Köprüsü, Kız Kulesi, tarihi yarımada görüş alanımızda. Mest olmuş dışarıyı izlerken bir yandan da Stephen’a bakıyorum. Öyle pürdikkat İstanbul’u seyrediyor ki rahatsız etmekten korkuyorum. Kolay değil sadece 45 dakika süren bir helikopter yolculuğunda gördükleriyle İstanbul’u panaromik olarak resmedecek, hem de en ince ayrıntısına kadar. Wiltshire, namı diğer ‘dâhi bellek’, gayrimenkul firması Tahincioğlu’nun ‘İstanbul’u Resmet’ projesiyle Türkiye’ye geldi. Bu yüzden yolculuğumuz boyunca hiç konuşmadan, huşu içerisinde dışarıyı izliyor. İki eli kucağında, başı cama dayalı...
O, eşsiz bir fotoğrafik hafızaya sahip, gördüğü hiçbir detayı unutmuyor. Siz bu satırları okurken de Ataşehir Palladium Tower’da 4 metrelik tuvale çizdiği resmine son rötuşları yapıyor olacak. Gökyüzünden indiğimizde fark ediyorum ki, dünyaca ünlü bu ressam için konuşmak, Kız Kulesi’ni beş dakikada resmetmekten daha zor. Röportajın sonuna doğru Stephen takıldığı noktalarda, çocuksu bir masumiyetle ablası Annette’e bakıyor. Ablası onun adına sözü devralıyor. Resimden aldığı cesaretle kendini ifade eden 74 doğumlu Wiltshire, dünyayı ailesinin kanatları altında resmederken bize onu hayranlıkla seyretmek kalıyor.
İstanbul’a havadan baktınız, ne düşünüyorsunuz?
-İlk kez buradayım, ilginç bir kentti. Hem modern hem de egzotik. Kaotik ama kendince bir düzeni var. Böyle şehirleri seviyorum. Camileri de sevdim ama en çok Boğaz Köprüsü’nden etkilendim. Sevdiğim tüm şehirleri hafızama sığdırabilirim.
VatikanDetayları anımsamak için başvurduğunuz bir taktik var mı?Küçük bir taslak çıkarıyorum. İstanbul’un panoramik resmini çizmem dört gün sürecek; fakat bu akşam eskizini yapacağım. Nasıl çizeceğimi düşünüp, plan yapıyorum. Bu, hatırlamama yardımcı oluyor. Fazla detay ve bilgi var, bazen nasıl anımsıyorsam öyle resmediyorum ki bunun da neredeyse aynısı olduğunu söylüyorlar.
Hafızanız hep böyle miydi?
-Ben daima hatırlıyorum. Beş yaşında gördüğüm ve hafızama kazıdığım bir şeyi bütün ayrıntılarıyla çizebilirim. Sevdiğim tüm şehirleri hafızama sığdırabilirim, bütün klasik Amerikan arabalarını çizebilirim.
İstanbul resmedeceğiniz yirmi üçüncü şehir, en çok hangi kenti sevdiniz?
-İstanbul çok güzel, onu çizdiklerim arasında Kudüs’e benzettim. Yine de en çok New York’u seviyorum, çok fazla yüksek bina ve taksi var. Bu yüzden iki kere çizdim.
Stephen Tokyo'yu resmederken.
Resme yeteneğiniz ne zaman keşfedildi?
- İlkokulda.
- (Ablası Annette) Bir okul gezisinde gördüğü binaları, her ayrıntısıyla resmettiğini fark ettiler. Resimlerini yarışmalara gönderdiler, böylece daha çocukken tanındı. Bizim içinse zaten hep böyleydi; ünlü olması çok önemli değil. Onunla beraber dünyayı geziyor olmamız elbette mutluluk verici fakat bizim için en büyük mutluluk kendi kendini idame ettirebilmesi. Ayakkabısını bağlaması, konuşması...
Wiltshire, İstanbul’u resmederken.Söylediğiniz ilk kelime ‘kâğıt’mış, ikincisiyse kalem. Resmetmek sizin dünyayla iletişim kurma yolunuz mu?
- Evet. Çizmek benim hayatım. Her zaman ressam kalacağım.
- (Annette) Resim çizmek Stephen’ı dış dünyaya bağlıyor, onun sayesinde konuştu diyebilirim. Beş yaşında ilk kelimelerini söyledi, dokuz yaşında artık etraflıca konuşabiliyordu. Konuşmaya başlamadan önce tedirgindi. Anlatmak istediği birçok şey vardı fakat aktaramıyordu. Resme yeteneği keşfedilince konuşabileceğine inandı, bundan cesaret aldı. Konuşmaya başladıkça öğretmenlerinin yardımıyla daha çok ilerleyebildiğini fark etti. Ona hep “Herkes sana yardım etmeye hazır ama önce sen kendini ifade etmeye çalışarak yardımı kabule açık olmalısın” diyorum.
(Annette’e) Sizin için süreç nasıldı?
-Elbette sıkıntılıydı. Babamı kaybettiğimizde ben dört yaşındaydım, o da iki. Üç yaşındayken Stephen’a otistik tanısı kondu. Annem terzilik yapıyordu, işini bıraktı. 10 yıl boyunca konuşma terapisi gördü. Terapide tekrar tekrar aynı şeyleri yaptırıyorlardı bu, onu tedirgin ediyordu. Bu yüzden bırakmasına karar verdik. Otizmli bireyler için ‘düzenin önemli olduğu ve değişime kötü tepki verdikleri’ söylenir fakat her şey kitaplarda yazdığı gibi değil. Seyahat etmek kadar büyük değişiklik var mı? Bugün yabancı şehirler geziyor, onları resmediyor ve bundan inanılmaz bir mutluluk duyuyor.